12 Şubat 2016 - Zeytin bütün ağaçların ilkidir
Olea prima omnium arborum est…(Zeytin bütün ağaçların ilkidir…)
Zeytin üzerine söylenen bu Latince bilge söz bile tek başına zeytin üzerine bizi saatlerce konuşmaya itebilir. Bu ay sizlere uygarlığı yaratan bitkilerden biri olan ve benim de sahip olduğum çoğu şeyi kendisine borçlu olduğum zeytin hakkında yazmak istedim.
Kendini ve ailesini geçindirecek kadar buğday tarlası, bağı, bahçesi, zeytinliği olan kişi huzurlu ve özgür olur denir… Zeytin, insanlığa ağacı, yağı ve meyvesi ile tüm zenginliğini taşıyan eşsiz bir nimettir. Ama aynı zamanda zeytinin başında yetişmiş kişi bilir ki o bir yaşam biçimi, dünyayı anlamlandırma şeklidir, kendi başına bir kültür, kısacası Akdeniz uygarlığının bütünleştirici parçasıdır.
Vivax Olivia,‘‘Ölmez Ağaç’’ olarak adlandırılan zeytin nasıl oluştu, ne zaman ve neden ehlileştirildi?
Bu ve bunun gibi çoğu sorunun cevabı çok önemlidir benim için. Amacım, bu soruların cevabını ararken zeytinle olan duygusal bağımı sizlerle paylaşmak. İşte bu yüzden yazımı bilimsel bir çalışmadan ziyade zeytine gönül vermiş birinin amatörce araştırmaları olarak kabul etmenizi rica edeceğim.
Zeytin, leylak ve yasemin gibi bitkilerin de bulunduğu ‘‘oleaceae’’ familyasından ‘‘Olea europea’’ türüne aittir. Bu türün ise başlıca iki alt türü vardır:
‘‘Olea europea oleaster’’ (Yabani zeytin) ve ‘‘Olea europea sativa’’ (Ehli zeytin)
Anavatanı Doğu Akdeniz olan zeytin üzerinde yapılan genetik çalışmalar sonucu ileri sürülen en kapsamlı görüş, küçük bir ağaççık görünümündeki ilksel atasından (oleaster) Ürdün Vadisi ve Doğu Akdeniz civarında ehlileştirildiğidir ancak bu konuda oldukça tartışma vardır.Yabani zeytinle ilgili arkeobotanik çalışmalardan çıkan bulgular onu bazı uzmanlara göre milattan önce 12 bin yıl ile 37 bin yıl öncesine tarihlendirmektedir lakin çok eski zamanlardaki zeytin ağacının varlığı bizlere aynı tarihlerde zeytin üretiminin de yapıldığının kanıtlarını sunmuyor.
Zeytinin evcilleştirilmesi ile ilgili olarak yer ve zaman tam olarak saptanabilmiş değildir. Yaklaşık olarak M.Ö. 6000 dolaylarında Suriye, Ürdün Vadisi ve Doğu Akdeniz bölgelerinden gelen arkeobotanik veriler içinde zeytinle ilgili verilere rastlanması zeytinin de bu bölgede evcilleştirilmiş olabileceğinin kanıtlarını bizlere sunmaktadır.
Uygarlığımızı yaratan bitkilerden olan buğday ve üzüm nasıl Akdeniz’in doğusundan batıya yayılmışsa kültür zeytinciliği ve onun en önemli metası zeytinyağının da aynı rotayı izleyerek yayılması en çok kabul gören olasılıktır.
Zeytinin evcilleştirme yer ve zamanı yaklaşık olarak saptandıktan sonra geriye başka bir soru kalıyor. Neden ve nasıl evcilleştirildi?
Delice zeytinin meyvesi küçüktür, içeriğindeki oleuropein nedeniyle acı olup çiğ tüketimi kolay değildir. Ama zeytinin odunu çok sağlam olup, parlak bir şekilde yanar. Arkeolojide insanın yaptığı buluşların çoğunda karşımıza çıkan doğal tarih zekâsının burada da karşımıza çıkmış olması muhtemeldir. Nasıl mı? İnsanın ateşi keşfettikten sonra ateşte çalı çırpı dışında; çam, zeytin vb. çıralı/reçineli veya yağlı bazı bitkilerin odunsu kısımlarının diğerlerine göre daha iyiyandığını sahip olduğu doğal tarih zekâsı sayesindekeşfetmiş olabileceğini savunur Ahmet Uhri… Başlangıçta yemek yapma, ısınma, aydınlatma gibi amaçlar için kullanılan ocakların zamanla işlevlerinden biri olan aydınlatmayı başka bir araca, arkeolojik kazılarda toprak kökenli çanak ve çömleklerden sonra en çok ortaya çıkarılan "kandil”lere bırakması olasıdır. Aydınlatma gereci olan kandillerin ortaya çıkışı ile birlikte içinde yakılacak maddelerle arasındaki ilişki üzerinde düşünürken aklınıza tabi ki"altın sıvı”geliyor ve bende o zaman sorumun cevabını bulmuş oluyorumJ
İnsanlık zeytini esas olarak yağını aydınlatmada kullanmak için evcilleştirmiş olmalıdır. Bunun yanında ikincil fayda olarak zeytinyağını yemeklerde de kullanmış olabileceğini kabul edebiliriz.
Verimli Hilal’den Ege kıyılarına giderken doğduğum topraklara, Kırkağaç’ımıza da uğramış bu bilge ağaç, oralarda kök salmış ve tasvir ettikleri gibi ölmez olmuş. Paylaştığım fotoğraflarda görülen zeytin ağacı Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’nun kararı ile Anıt Ağaç Statüsüne alınarak koruma altına alınmıştır. Dikim yılı M.S. 362’dir. Dile kolay neler gördü geçirdi bu ulu ağaç ve şimdiki görüntüsü ile sanki daha gençliğindeymiş gibi ulu ve heybetli bakıyor Dünya’ya. Yolunuz memleketime düşerse başında az da olsa vakit geçirmenizi tavsiye ediyorum. 1650 yaşının üzerinde ölümsüz biriyle her zaman karşılaşmıyor insanJTarihi bir de ondan dinlemek, Dünya’ya bir de oradan bakmak lazım…
Zeytinle ilgili olarak Atina Anayasasında yer alan şu söz bence Antik Yunan medeniyetinde zeytin ağacına verilen önemi anlatan en çarpıcı yazılı metindir:
‘‘Devlet malı veya özel mülkiyet farkı olmaksızın, zeytin ağacını kesen veya deviren herkes mahkemede yargılanacaktır. Eğer suçlu bulunurlarsa idam edilmek suretiyle cezalandırılacaklardır.’’
Zeytinin ve onun bize eşsiz armağanı olan zeytinyağının yüzyıllardır sürmekte olan önemi günümüzde gittikçe daha anlaşılır hale gelmektedir. Gelecek ay sizlere bu ağacın tüm insanlığa en büyük armağanı olan zeytinyağı üzerinde bir şeyler yazmayı planlıyorum…